Bilmemek Ayıp Değil Öğrenmemek Ayıp
Hiç kimse anasının karnından alim olarak doğmaz. İnsanlar doğduğunda dimağları işlenmeye hazır boş bir levha gibidir. Yaşadıkça, tecrübe ettikçe, okuyup araştırdıkça yeni şeyler öğrenir, hafızalarını, beyinlerini doldurmaya başlarlar.
Dünyanın bütün bilgilerini öğrenmek ve hafızada tutmak insan beyninin güç yetirebileceği bir şey değildir. Bilmediklerimiz, bildiklerimizden her zaman katbekat daha fazladır. Önemli olan her şeyi bilmek değil, her zaman daha fazlasını bilmek için çaba sarf etmektir. Bizler ne kadar çok şey bilirsek, hayatımızı o kadar güzel idame ettirebilir, olaylara o denli geniş pencereden bakabiliriz. Öğrenmek kadar mutluluk verici bir şey olmasa gerek. Öğrendiğimiz her bilgi, kişiliğimize kişilik, değerimize değer katar. Öğrenmenin verdiği hazzı bir bebeğin davranışlarından bile sezebiliriz. Annesini yeni yeni taklit etmeye başlayan, seslerin farkına yeni yeni varan bir bebeğin annesinin çıkardığı sesleri taklit etmekle duyduğu sevinç bariz bir şekilde belli olmaktadır. Onun mutluluğu, taklit edebilmeyi öğrenmekten kaynaklanmaktadır.
Bazen çeşitli ortamlarda, hakkında bilgi sahibi olmadığımız konulardan konuşulabilir. O konu hakkında bilgimizin olmaması, utanmayı gerektirecek bir şey değildir. Mühim olan, bilgiye her an aç olmaktır. Bilgiye aç olan insanlar sürekli bir çaba içerisindedirler. Onlar okumayı, araştırmayı, denemeyi bir görev bilirler. Bu sayede her gün daha fala şey öğrenirler. ”Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.” diyen atalarımız, bilginin her türlüsüne önem vermişlerdir. İnsanın işine yaramayacak bilgi yoktur. Bu nedenle elimizden geldiğince her şeyi öğrenmeli ve sahip olduğumuz bilgileri faydalı bir şekilde kullanmaya gayret göstermeliyiz.