Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilmez
Tüm hayatını bolluk ve refah içinde geçiren insanlar, içinde bulundukları güzel durumun değerini bilemezler. Oysa daha önce yoksulluğu, yokluğu, yorgunluğu gören insanlar, daha güzel yaşam koşullarına sahip olduklarında bunun tadını daha güzel çıkarabilir ve daha güzel bir şekilde şükredebilirler.
Günümüzde gerek iklim koşulları, gerek teknolojik gelişmeler gerekse de ekonomik koşullar insanların daha refah bir yaşam sürmelerini sağlamaktadır. Özellikle dedelerimizden eski zamanları dinlediğimizde, eskiden yaşam koşullarının ne kadar zor olduğunu, insanların çoğu defa açlıkla, kıtlıkla, hastalıkla boğuştuğunu anlayabiliriz. durumun daha iyi anlaşılması için biraz geçmişten bahsetmek gerek. Eskiden köylerin çoğunda değirmen bulunmazdı. İnsanlar ekmek ihtiyaçlarını gidermek için buğdaylarını değirmen bulunan bir yere götürüp un haline getirmek zorundaydı. Bunu yapmak üzere eşeğin, atın veya katırın üzerine iki çuval buğday atar, kendileri de yaya olarak neredeyse bir gün süren yolculuklar yapardı. Sadece iki çuval un için iki üç gün yollarda yürür, ayakları şişerdi. O un ise belki de sadece iki hafta gider, iki hafta sonra tekrar aynı zahmet çekilirdi. Şimdi her türlü imkanın ayaklarımızın dibinde olduğu, hatta ekmeğin direk fırından alındığı bir dönemde, o iki üç günlük yürüme zahmetini çekenler bugün daha mutlu olmazlar mı? Elbette ki olurlar. Çünkü onlar zamanında cefayı çok çekmişler ve şimdi de sefanın kıymetini biliyorlardır.
Oysa o cefanın belki de binde birini görmemiş olan çocuklar, elli metre ötedeki fırına gidip ekmek almaya bile üşenir olmuşlar. Önlerine konan beş altı yemek türünü, her gün bir tane değiştikleri kıyafetleri beğenmez olmuşlar. Çünkü hiç cefa çekmemişler. Bu nedenledir ki insanlar bazen de olsa çocuklarına cefa çektirmeyi de bilmeli. Cefa çektirmeli ki sefanın kıymetini bilsinler.