Sabrın Sonu Selamettir
Karşılaştığı zorluklara sabreden, yaptığı işten yılmayan, pes etmeyen insanların sıkıntıları ve işleri hayra çıkar. Tarihe baktığımızda sabrı ve azmi sayesinde başarıya ulaşmış çok büyük şahsiyetler bulunmaktadır. Zaten adını yüzyıllar öncesinden ta bugüne getirebilmiş kişiler, sabırlı, azimli ve güçlü kişiliklerdir.Sabrın sonunun selamet olduğu ile ilgili örnek vermek için pek de düşünmeye gerek yoktur; zira insanların en şereflisi, en hayırlısı ve en sabırlısı olarak bildiğimiz, tanıdığımız peygamber efendimiz Hz. Muhammed, bu atasözünün en güzel örneğidir. O; İslamı yayma, güzel ahlakı öğretme düşüncesi ile yola çıkmış ve her türlü işkenceye, baskıya rağmen sabretmiş ve bu gayesinden asla vazgeçmemiş, doğru bildiği yoldan ayrılmamıştır. Yeri gelmiş hakaret görmüş, yeri gelmiş aç kalmış, yeri gelmiş canına veya yakınlarının canına kastedilmiştir. Fakat tüm bunlar; onu hak yoldan vazgeçirmeye yetmemiş; aksine, hedeflerine daha sıkı sarılmasını sağlamıştır. Bunca çileye bu kadar sabır, elbetteki sonunda meyvelerini vermiş ve neredeyse dünyanın dört bir köşesi İslam ile tanışmış, böylece güzel ahlak sahibi olmuştur. Peygamberimizi müşriklerin o zulümlerine, işkenlerine sabretmeyip de davasından vazgeçseydi, elbette ki tüm bu güzellikler elde edilmeyecekti. Fakat o, elindeki kısıtlı imkanlarla ve kısıtlı askerle mücadele etmeye, bildiğini anlatmaya devam etmiştir. Bir zamanlar çektiği tüm sıkıntılar sonunda bitmiş ve gerek kendisi gerekse de İslamı kabul eden diğer insanlar mutluluğa kavuşmuşlardır.
Karşılaştığı zorluklara sabreden, yaptığı işten yılmayan, pes etmeyen insanların sıkıntıları ve işleri hayra çıkar. Tarihe baktığımızda sabrı ve azmi sayesinde başarıya ulaşmış çok büyük şahsiyetler bulunmaktadır. Zaten adını yüzyıllar öncesinden ta bugüne getirebilmiş kişiler, sabırlı, azimli ve güçlü kişiliklerdir.Sabrın sonunun selamet olduğu ile ilgili örnek vermek için pek de düşünmeye gerek yoktur; zira insanların en şereflisi, en hayırlısı ve en sabırlısı olarak bildiğimiz, tanıdığımız peygamber efendimiz Hz. Muhammed, bu atasözünün en güzel örneğidir. O; İslamı yayma, güzel ahlakı öğretme düşüncesi ile yola çıkmış ve her türlü işkenceye, baskıya rağmen sabretmiş ve bu gayesinden asla vazgeçmemiş, doğru bildiği yoldan ayrılmamıştır. Yeri gelmiş hakaret görmüş, yeri gelmiş aç kalmış, yeri gelmiş canına veya yakınlarının canına kastedilmiştir. Fakat tüm bunlar; onu hak yoldan vazgeçirmeye yetmemiş; aksine, hedeflerine daha sıkı sarılmasını sağlamıştır. Bunca çileye bu kadar sabır, elbetteki sonunda meyvelerini vermiş ve neredeyse dünyanın dört bir köşesi İslam ile tanışmış, böylece güzel ahlak sahibi olmuştur. Peygamberimizi müşriklerin o zulümlerine, işkenlerine sabretmeyip de davasından vazgeçseydi, elbette ki tüm bu güzellikler elde edilmeyecekti. Fakat o, elindeki kısıtlı imkanlarla ve kısıtlı askerle mücadele etmeye, bildiğini anlatmaya devam etmiştir. Bir zamanlar çektiği tüm sıkıntılar sonunda bitmiş ve gerek kendisi gerekse de İslamı kabul eden diğer insanlar mutluluğa kavuşmuşlardır.
Hz. Muhammed bir peygamber olsa da, sonuçta o da tıpkı bizler gibi nefsi, istekleri, arzuları, gereksinimleri olan bir insandır. Onun davranışlarını veya kişilik özelliklerini tamamen peygamberliğine bağlamak pek doğru olmaz. Bu şekilde düşündüğümüzde, peygamberimiz onca çileye, sıkıntıya, ölüme katlanmış sabretmişken; günümüz insanlarının en ufak bir aşk probleminde bile intihar ederek yaşamına son vermesi anlaşılacak bir şey değildir. Kişi sabrettiği sürece vardır. Zaman, her şeyin ilacıdır. Zamanın geçmesini bekleyen, sabreden kişinin sonu elbette ki selamettir.