Jean Jacques Rousseau Kimdir Hayatı ve Eserleri Kısaca

ÖZET

Kısaca Hayatı

Cenevre’de 28 Haziran 1712’de Cenevre’de dünyaya gelen Jean Jacques Rousseau, siyasi fikirleri, Fransız Devrimi ve düşünceleri ile tüm dünyada etkili olan bir filozof-yazardır. Toplumun sosyal yapısının ve eğitim sisteminin gelişmesinde çok etkili çalışmaları bulunmaktadır. 4 Temmuz 1712 yılında vaftiz edilen Rousseau’nun annesi daha 9 günlükken, yakalandığı bir enfeksiyon sonucu hayatını kaybetmiştir. 9-10 yaşlarına kadar teyzesiyle kalmış ve ardından amcası ile bir süre kalmıştır. Amcasının yanından kaçan Isaac, 1728-1738 tarihleri arasında müzik hocalığı, sekreterlik ve tercümanlık yapmıştır. Fransa ve İtalya’da dolaşan yazar, yazılarının yasaklanmasının ardından David Hume’nin davetine katılarak İngiltere’ye taşınmıştır. Vaftiz olan Jean-Jacques Rousseau (Jan Jak Ruso), Torino kentinde Katolikliğe geçerek, yeniden Kalvenist olmuştur. 66 yaşında, düşmesi nedeniyle kan kaybından hayatını kaybetmiştir.
Eserleri:Emile ya da Eğiti­m Üzerine, Julie ya da yeni Heloise, Dillerin Kökeni Üstüne Deneme, İtiraflar, Yalnız Gezenin Düşleri

Jean-Jacques Rousseau Edebi Kişiliği

Neredeyse tüm yapıtlarında karmaşıklık içerisinde olduğu, doğal hukuk kuramcısı, aydınlanmacı, demokrasinin savunucusu, doğal haklara önem veren birisi olduğu gözlemlenmektedir. Liberal devrimin hazırlayıcısı olarak nitelendirilen Jean-Jacques Rousseau, ayrıca bir devrimin olumsuzluklarını, çok önceden görebilmiş, reformculuğu benimseyen davranışları ile çok karşıt düşüncelerle de karşı karşıya kalmıştır. Anlaşılması son derece güç bir yazar, filozof ve düşünür olan Rouesseau, kendisini her zaman halkın içinden birisi olarak görmüştür. Romantizmden de son derece etkilenen Jean Jacques Rousseau, toplumsal siyasette sağlam temeller atabilmek için bazı olguları ortaya koymuştur. Yazar, her toplumda güçlünün haklı olarak nitelendirildiğine de vurgu yaparak, ‘’Toplum Sözleşmesi’’ni her bireyin önemsemesi gerektiğini açıklamıştır. Bunların yanı sıra toplumda egemenlik anlayışının benimsenmesi gerektiğini yazılarında okuyucularına açıklamıştır.

 

Toplumdaki kişi sayısının artmasının bir sonucu olarak yöneticilerin sayısının azalması gerektiğini de savunan yazar, ‘’monarşi, demokrasi ve aristokrasi’’ sınıflandırmalarını kaleme almıştır. Özellikle hükümette görev alan bir yöneticinin, halkın bir iradesi olduğunu savunmuştur. Ulus-devlet anlayışına önem vermiştir.

Yorum yapın