Yahya Kemal Beyatlı Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği Kısaca

ÖZET
Hayatı Kısaca
Beyatlı, 2 Aralık 1884 yılında Üsküp’te doğmuştur. Ünlü divan şairi Leskofçalı Galip’in yeğeni Nakiye Hanım ile o dönem Üsküp Belediye Başkanı olan İbrahim Naci Bey’in oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Ahmet Agâh olan Beyatlı doğduğu şehirde eğitimine başlamıştır. Cumhuriyet Dönemi şairlerindendir. Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprü oluşturan eserler vermiştir. Dört Aruzcular’dan birisi olarak kabul edilir. Hayattayken hiç kitap yayımlamamıştır. Siyasi görevlerde de bulunmuştur. 1 Kasım 1958 yılında ölmüştür.
Eserleri
Kendi Gök Kubbemiz, Eğil Dağlar, Bitmemiş Şiirler, Siyasi Hikâyeler, Edebiyata Dair, Aziz İstanbul, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Mektuplar-Makaleler, Gemi Elli Yıldır Sensiz, Eren Köyünde Bahar, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım.
==================================================================================================
UZUN
Yahya Kemal Beyatlı
İlköğrenimini Üsküp’te okuduktan sonra ailesiyle birlikte Selanik’e taşınmışlardır. Annesini verem sebebiyle kaybetmiştir. Babası bunun üzerine ikinci evliliğini yapmıştır. Bu yüzden yanlarından ayrılıp Üsküp’e dönmüştür. Tek başına yapamamış ve sonrasında yine ailesinin yanına dönmüştür. Bu dönem Esrar mahlasıyla şiirler yazmıştır. Orta öğrenimi alması için İstanbul’a gönderilmiştir. Bu dönemde de Serveti Fünuncu olan dergilerde Agâh Kemal mahlasıyla şiirler yazmıştır. Okuduğu Fransızca eserler sayesinde Jön Türklere hayranlık duyarak, 1903 yılında padişah baskısı altında olan İstanbul’dan Paris’e kaçmıştır.
Paris’te pek çok Jön Türk ile tanışmıştır. Hiç dil bilmemesine rağmen kısa sürede Fransızca öğrenmiştir. 1904 yılında Sorbonne Üniversitesi Siyaset Bölümü’nde okumaya başlamıştır. O dönem tarih dersleri aldığı Albert Sorel’den etkilenmiştir.
Okul hayatı içindeyken derslerin yanı sıra, tiyatroyla da ilgilenmiştir. Fransız şairlerin kitaplarını okumuş ve tarih hakkında araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmaların sonunda 1071 yılı Malazgirt Savaşı’nın Türk tarihi başlangıcı sayılması gerektiğini savunmuştur. Bu araştırmalar derslerine yoğunlaşmasına engel olmuştur ve dersleri aksamaya başlamıştır. Bu sebeple bölüm değiştirerek Edebiyat Fakültesi’ne geçmiştir ama mezun olamamıştır. Paris’te toplamda 9 sene geçirmiş ve kendini geliştirmiştir.
1913 yılında İstanbul’a geri dönmüş ve Darüşşafaka İdadisi’nde öğretmenlik görevine başlamıştır. 1916 yılında Ziya Gökalp’in önerisini dinleyerek Darülfünun’da Medeniyet Tarihi müderrisi olarak göreve başlamıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar o dönem öğrencisi olmuştur ve ömrü boyunca sürecek yakın bir dostlukları başlamıştır. Bunun dışında aynı dönem yazın hayatına da devam etmiştir. Çeşitli gazete ve dergilerde Türk Dilinin yanı sıra Türk Dili Tarihi hakkında da yazılar yazmaya başlamıştır. 1918 yılında şiirlerini ilk defa Yeni Mecmua Dergisi’nde yayımlamıştır ve bu sayede Türk edebiyatının baş aktörleri arasında anılmıştır.
Pek çok başarıya imza atmıştır ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında mecliste de bulunmuştur. 1 Kasım 1958 yılında İstanbul’da hayata veda etmiştir. Yaşamında hiçbir kitabının yayımlanmamasına rağmen ölümünden sonra eserlerinin derlenmesiyle pek çok kitap yayımlanmıştır. 1968 yılında ise heykeli Maçka Parkı’na dikilmiştir.
Edebi Kişiliği
Divan şiiriyle batı şiirini büyük bir başarıyla birbirine kaynaştırmıştır. Aruz ölçüsünü Türkçe’ye büyük başarıyla uygulamıştır. Beyaz Lisan anlayışını savunmuştur.

Yorum yapın