Tok Açın Halinden Anlamaz
Kötüyü, zoru görmemiş olan kişinin, kötü ve zor durumda olan insanları anlaması pek mümkün değildir. Dolayısı ile açlığı yaşamamış, ondan dolayı karnına sancılar girmemiş kişinin o durumdaki bir insanı anlaması, ona yardım etmesi, onu doyurması olanaksızdır. İşte, bu durumun en güzel çarelerinden birisi oruç tutmaktır. Oruç tutan kişi, gün boyunca aç olur; böylece açlığın verdiği ezayı da iyice öğrenmiş olur. Ve her zaman açlıkla boğuşmak zorunda olanlara yardım etmek ister.
İnsanlar bu dünyaya eşit şekilde gönderilmemiştir. İlahi adalet, bazı insanların yoksul, bazılarının zengin; bazılarının aç, bazılarının tok olmasını sağlamıştır. Böylece daha uygun bir imtihan ortamı yaratmıştır. Burada bahsi geçen imtihan; tok olanların, yani rahat ve bolluk içinde yaşayanların, muhtaç insanlara yardım eli uzatıp uzatmayacağıdır. Kendisi tok iken açları düşünecek kadar ince ve anlayışlı olanlar elbette ki bu hayat imtihanını geçerler. Ancak ne yazık ki durumlar hiç de sanıldığı gibi olmuyor. İnsan ziyana doğru sürükleniyor. Toklar, açı doyurmak bir yana, onların elindeki bir ekmek kırıntısını bile kapma derdine düşmüş. Kimse kimseyi anlamaz hale gelmiş. Afrikada açlıktan ölen çocuk, hiç kimsenin umurunda değil. Para içinde yüzen, sıradan bir insanın bir yıllık kazancı kadar parayı bir günde israf eden, boşa tüketen kişi, beş kuruşluk hayır yapmayı çok görüyor ve onu zarardan sayıyor. Bu da, fakirin gittikçe fakirleşmesine, açın her gün daha fazla zayıflayıp erimesine, güçsüzleşmesine sebep oluyor.
Kişi, herkesten önce kendi kendisini düşünecek. Namerde muhtaç olmamak için çok çalışacak, yorulacak, fedakarlıkta bulunacak. Kişi bir kere düşmeyegörsün, kaldıranı asla olmuyor. Bu nedenle o hale düşmeden önce yapılması gerekenler yapılmalı, her türlü tedbir alınmalıdır.