İnsanların içindeki kıskançlık dürtüsü, insanlığın ilk evrelerinden beri vardır ve var olmaya devam edecektir. İlk insanlardan olan ve Hz. Adem ve Havva’nın çocuklarından olan Habil ile Kabil meselesi kıskançlığın ta kendisinden kaynaklanmıştır. Öyle ki Kabil, sadece kıskançlığı, çekememezliği yüzünden, kardeşi Habil’i acımasızca öldürmüş ve gömmüştür. Böylece ilk cinayet ve kardeş katli gerçekleşmiş olmuştur. Habil’in tek suçu ise deyim yerindeyse meyveli bir ağaç olması; yani güzel bir ahlaka, akıllı bir yapıya ve iyi bir inanca sahip olmasıdır. Meziyet, bilgi açısından diğer insanlara nazaran daha üstün olan kişiler, daima kıskançlığa, çekememezliğe, eleştirilmeye, daha doğrusu yergiye mahkumdur. Ancak bu kişiler, kıskanılmakla, yerilmekle bir şeyler kaybetmezler. Zira altın çamura da düşse altındır, sarrafın elinde de olsa altındır. Fakat altın, özelliğini her halükarda korusa da, pis bir yere düştü mü, insanların gözündeki manevi değeri azalabilir. Hiç tanınmayan; kişiliği, davranışları, sözleri, özellikleri bilinmeyen insanların yanımızda eleştirilmesi ve bu eleştiriler sonucunda bizim de, istemeden bile olsa, eleştirilen kişiye karşı olumsuz ön yargılar beslemeye başlamamız da bu duruma benzer. Bu nedenle, her insan bu durumun farkında olmalı, tanımadığı insanlara karşı başkaları tarafından kötü sözler sarf edilse dahi; o kişiyi tanımadan ön yargı oluşturmamalıdır.
Alim, güçlü, bilgili kişi bu meziyetlerinin yanında, dikkatli de olmalıdır. Kendisine kurulacak tuzakları önceden sezebilmeli, her türlü kötülüğe, eleştiriye ve iftiraya da hazır olmalıdır. Elma ağacı meyveli olduğu için taşlanır. Çünkü insanlar onun meyvesinden yemek isterler. Bilgili kişi de taşlanır; lakin onun taşlanması, meyvesinden istifade etmek için değil; meyvesini çürütmek içindir.