Yaşamımızda çok sevdiğimiz insanlar, işler veya nesneler yüzünden çeşitli sıkıntılar yaşayabiliriz; ancak bu küçük sıkıntılara katlanmayı bilmeli, hiçbir şeyin kusursuz olamayacağının farkında olmalıyız. Bir insanı seviyorsak onun ufak hatalarını da görmezden gelebilmeli, onu olduğu gibi kabul edebilmeliyiz. Yahut güzel ve lüks bir yaşam hayal ediyorsak; çalışmalı ve gerektiğinde cefasını da çekebilmeliyiz.
Dünyada eksiği, hatası yahut zorluğu olmayan hiçbir şey yoktur. Örneğin nar, belki de dünyanın en güzel meyvelerinden birisidir. Ancak yemesi de o derece zor ve meşakkatlidir. Ancak bu zorluk veya meşakkat, onu yememize engel değildir. Zira biliriz ki onu yerken aldığımız tat, çektiğimiz zahmetten çok daha ileridir. Yahut gönlümüzü kaptırdığımız, sevdiğimiz, kendimize eş olarak kabul ettiğimiz kişinin bazı olumsuz davranışları, kötü huyları olabilir. Kötü bir huy, onu hayatımızdan silmemize sebep olabilir mi? Hayır, eğer o kişiyi gerçekten seviyorsak bizim için onun ufak kusurları da asla mühim değildir. Düşünün ki bir erkek, karısı sadece çok konuşuyor diye onu hayatından çıkarmayı düşünüyor. Bu durum akla mantığa ya da vicdana sığar mı? Erkek; madem ki o kadınla tüm hayatını birleştirmiş, onun konuşmasına da katlanmak zorunda, ona saygı göstermek mecburiyetindedir.
Dünyanın en güzel nimetlerine baktığımızda bile, hepsinin bir bedelinin olduğunu görürüz. Örneğin zengin olmak, istediği gibi gezip dolaşmak için kişinin çok çalışıp çok kazanması yani işin önce cefasını çekmesi gerekir. Zorluklar, bizi hedefimizden veya isteğimizden asla uzaklaştırmamalıdır. Aslında sevdiğimiz şeyleri güzel yapan, belki de onlara ulaşırken çektiğimiz zorluklar ve sıkıntılardır.