Emek Olmadan Yemek Olmaz
Hayatımızı iyi bir şekilde devam ettirmek, çocuklarımızın eğitimini en iyi şekilde vermek, en güzel yiyeceklerden yiyip en güzel yerleri gezmek, eğlenmek için çalışmalı, emek vermeliyiz. Kişinin yaşam standartları, onun çalışma azmi, harcadığı emek ile orantılıdır. Kişi ne kadar çok çalışırsa o kadar kazanır; ne kadar çok kazanırsa o kadar güzel yaşar.Çevremizde lüks içinde yaşayan insanlara baktığımızda, onların o seviyeye belli bir çabadan sonra geldiklerini görebiliriz. Örneğin maaşının en yüksek olduğu düşünülen meslek mensuplarından biri doktorlardır. Evet, doktorların kazancı yüksek olur; bu nedenle yaşam standartları, sıradan insanların yaşamlarına göre daha üst seviyededir. Peki, bu insanlar analarından doktor olarak mı doğdular, yoksa çalışıp çabalayarak, öğrencilik yıllarında cefa çekerek mi? Hangi doktor vardır ki öğrenciliği ya da üniversiteye hazırlık yılları serserilik yahut tembellikle geçmiştir? Elbette yoktur. Doktor olmak için tıp fakültesini kazanmak gerek. Tıp fakültesini kazanmak için üniversite sınavında, ülkenin en yüksek puanlarını almak gerek. En yüksek puanları almak için ise en çok çalışan, en çok emek veren, cefayı en çok çeken öğrenci olmak gerek. Daha bununla da bitmiyor. Üniversiteyi gezmekle bitiren birçok bölüm öğrencisinin aksine, tıp öğrencileri devamlı çalışmak, sınavlarla boğuşmak zorundadır. Normal bir bölüm öğrencisi 4 yıl eğitim görürken, tıp öğrencisi en az 6 yıl eğitim görmek zorundadır. E bunca emek veren birinin, ileride iyi yaşam koşullarına, iyi bir kazanca veya maaşa sahip olması da gayet tabii değil midir? Doktorlar emek vermiştir ki yemeklerini elde edebilmişlerdir. Zira emek olmadan yemek olmaz.
Hayatımızı iyi bir şekilde devam ettirmek, çocuklarımızın eğitimini en iyi şekilde vermek, en güzel yiyeceklerden yiyip en güzel yerleri gezmek, eğlenmek için çalışmalı, emek vermeliyiz. Kişinin yaşam standartları, onun çalışma azmi, harcadığı emek ile orantılıdır. Kişi ne kadar çok çalışırsa o kadar kazanır; ne kadar çok kazanırsa o kadar güzel yaşar.Çevremizde lüks içinde yaşayan insanlara baktığımızda, onların o seviyeye belli bir çabadan sonra geldiklerini görebiliriz. Örneğin maaşının en yüksek olduğu düşünülen meslek mensuplarından biri doktorlardır. Evet, doktorların kazancı yüksek olur; bu nedenle yaşam standartları, sıradan insanların yaşamlarına göre daha üst seviyededir. Peki, bu insanlar analarından doktor olarak mı doğdular, yoksa çalışıp çabalayarak, öğrencilik yıllarında cefa çekerek mi? Hangi doktor vardır ki öğrenciliği ya da üniversiteye hazırlık yılları serserilik yahut tembellikle geçmiştir? Elbette yoktur. Doktor olmak için tıp fakültesini kazanmak gerek. Tıp fakültesini kazanmak için üniversite sınavında, ülkenin en yüksek puanlarını almak gerek. En yüksek puanları almak için ise en çok çalışan, en çok emek veren, cefayı en çok çeken öğrenci olmak gerek. Daha bununla da bitmiyor. Üniversiteyi gezmekle bitiren birçok bölüm öğrencisinin aksine, tıp öğrencileri devamlı çalışmak, sınavlarla boğuşmak zorundadır. Normal bir bölüm öğrencisi 4 yıl eğitim görürken, tıp öğrencisi en az 6 yıl eğitim görmek zorundadır. E bunca emek veren birinin, ileride iyi yaşam koşullarına, iyi bir kazanca veya maaşa sahip olması da gayet tabii değil midir? Doktorlar emek vermiştir ki yemeklerini elde edebilmişlerdir. Zira emek olmadan yemek olmaz.
Mantıklı olarak düşündüğümüzde, aslında insanların çoğunun kendi yaşamlarını kendilerinin seçtiklerini söyleyebiliriz. İstisnalar da olmakla birlikte, insanlar çalıştıkları kadar başarılı olur, başarılı oldukları kadar iyi yaşarlar. Kalkıp da gençliğinde çalışmayan, haylaz haylaz dolaşan, gerekli gereksiz şeylerin peşinde koşan adamın ilerde mükemmel şekilde yaşaması, para ile oynaması da pek mümkün değildir. Her şey, insanın çok çalışması, azmetmesi ile olur. Emek veren ekmek de bulur, ona sürecek bal da… Vermeyen ise ekmek bulsa da o ekmek taze olmaz. Bu yüzden çok çalışmak, emek harcamak, hem kendine hem de ailesine yararlı olmak lazım.