Eğitim ile İlgili Makale

HAYALDİ GERÇEK OLDU
Türkiye’nin hemen hemen bütün alanlarda büyük başarılar elde etmesinin yanında, eğitim sisteminin her geçen gün dibe vurması, oradan işe başlamayı gerektiren bir durum gibi görünüyor. Bir eğitim sisteminin kalitesi, oradan çıktı olarak çıkan bireylerin kalitesiyle ortaya çıkar.
      Eğer düşünebilen, analiz eden, kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler bu eğitim sisteminden çık(a)mıyorsa, sorunun büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkmış demektir. Deneme yanılmanın milyonlarca insan üzerinden yıllardır(son yüzyılı dikkatlice incelemek lazım) yapılması, ülkemizdeki kayıp kuşakların büyüklüğünü gösterir nitelikte.
     Bir zamanlar, üst düzey yetkililerin yaptığı açıklamalarda tek tip insan yetiştirme anlayışında olduklarını söylemeleri, eğitimdeki tasavvur çarpıklığını gösterir nitelikte… Yapısal olarak yaratılıştaki farklılıkları zenginlik olarak görüp, ülkenin geleceği için bunu fırsata dönüştürmek imkânına sahipken, bir fabrikadan tek tip çıkan ürün gibi mekteplerde de tek tip insan çıkarma, en basitinden mükemmel özellikleriyle donanmış insanı bir su borusu, bir musluk, bir elektrik kablosu, bir televizyon, bir araba lastiğinden farksız görmedir. Eğitim sisteminin kalitesi ancak, her bireyi kendi kabiliyet ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirip, insanlığa hizmet edebilme noktasına getirebilmeyle ölçülür.
    Eğitim anlayışımızı değiştirmeden, sürekli yamama mantığıyla hareket etmemiz sonucu, ülkemizin büyük beyinlerini köreltip enerji ve potansiyelimizi yok yere heba ettik. Yıllarca bu eğitim sisteminden geçip hala dört işlemi yapamayacak binlerle ifade edilemeyen öğrencinin olması neyin göstergesidir. Üniversite sınavlarında sıfır çekenlerin sayısının bu kadar kabarık olması, üniversite mezunlarının birçoğunun atanamayıp kahve köşelerinde zaman öldürmesi acaba ne ile izah edilebilir?
    Yıllarca bu eğitimi alan bireylerin içerisinden küçümsenmeyecek bir sayıda en büyük hırsızlık, dolandırıcılık, ihanet, yalan, cinayet gibi korkunç ahlaki yozlaşmalara uğramalarına masumca bakamayız. Yüzlere takılan zaman ve mekâna göre sürekli değişerek farklı renk, biçim ve şekillerdeki maskeleri olağanmış gibi göremeyiz.
    Kabataslak olarak olaya bakarsak ilk yapılması gereken şey, eğitim sistemimizi yeniden ele alarak köklü bir değişiklik ile kendi değerlerimize uygun, insanı merkeze alan, farklılıkları zenginlik olarak gören, geçmişinden (kadim tarihinden) beslenip zamanın ruhunu yakalamış bir yapıya dönüştürmek olmalıdır.
                                                                                                     Ramazan ASLAN

Yorum yapın