ÖZET
Kısaca Hayatı
4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. Babası Diyarbakır’da ticaretle uğraşan, köklü bir aileden gelen Bekir Sıtkı Bey, annesi babasının amca kızı Arife Hanım’dır. Akrabaları Pirinççioğlu soyadı almasına rağmen, kanunla beraber babası pirinçten zarar verince soyadlarına çirtçi anlamı gelen Tarancı demiştir. İlkokulu Diyarbakır’da okumuştur. Ortaöğretimini ve liseyi İstanbul’da okumuştur. Şiir yazmaya lise yıllarında başlamıştır. İlk şiirleri Akademi ve Servet-i Fünun adlı dergilerde yayınlanmıştır. Ömür boyu dostu olan Ziya Osman ile okul yıllarında tanışmıştır. 1931 yılında Mülkiye Mektebi’nden atılınca, Yüksek Ticaret Okulu’na girerek Sümerbank’ta çalışmaya başlamıştır. Sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kalmıştır. İstifa ettikten sonra Cumhuriyet Gazetesi’ne yazmaya başlamıştır. Yükseköğrenimini tamamlamak için Paris’e gitmiştir. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle okulunu bitiremeden, bisiklet ile Paris’ten kaçmıştır. Türkiye’ye geri döndüğünde askere giderek şiir yazmaya devam etmiştir. 1953 yılında geçirdiği krizden sonra felç kalmıştır. Çeşitli hastanelerde tedavi görmüş ve en son Avrupa’ya götürüldüğünde 12 Ekim 1956’da Viyana’da vefat etmiştir. Cenazesi Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Eserleri
Ömrümde Sükût (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1953), Sonrası (1957), Ziya’ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957), Gün Eksilmesin Penceremden (Ölümünden sonra derlendi)
UZUN
Cahit Sıtkı Tarancı Hayatı Uzun
Karabük’e atandığı yıllarda Tarancı, memuriyetini bırakmış ve çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olan Cumhuriyet Gazetesi’nde sürdürmüştür. Cumhuriyet Gazetesi Sahipleri, Nadir Nadi ve Doğan Nadi desteği ile Paris’e gitmiştir ve Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yapmıştır. Bir yandan da gazeteye öykü göndermeye devam etmiştir. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanışmıştır.
Alman uçakları savaş nedeniyle Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamamıştır. Bisiklet ile Cenevre yoluyla Türkiye’ye geri dönmüştür. Askerliğini 1941 ve 1943 yılları arasında Ege Bölgesi’nde yapmıştır. Ünlü Haydi Abbas Şiiri askerlik dönemi ürünüdür.
O yıllarda ailesi İstanbul’a yerleşmiştir ve bu sayede bir süre babasının ticarethanesinde çalışmıştır. Ancak içki içmesi sebebiyle babası ile arası bozulmuş ve Ankara’ya gitmiştir. Sırasıyla Anadolu ajansı ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nde ve Çalışma Bakanlığı’nda tercüman olarak çalışmıştır. 1946 yılında Yaş Otuz Beş Şiiri ile CHP Şiir Ödülü’nde birincilik almıştır ve yurt içinde üne kavuşmuştur. Çalışma Bakanlığı’nda tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlenmiştir. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini Düşten Güzel adlı kitabında toplamıştır.
Edebi Kişiliği
Şiir yazmaya lise yıllarında başlamıştır. İlk şiirlerinde Fransız şairlerin üslubu bulunmaktadır. Bunun nedeni Fransız okullarında alakalı olmuştur. Sanat için Sanat ilkesine bağlıdır. Ona göre, şiir kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Kafiye ve uyumdan kopmamış, ölçülü ya da serbest her türlü şiirin güzel olduğunu savunmuştur. Sade bir üslubu vardır. Mecazları derin, karışık ya da şaşırtıcı değildir. Hayali ya da uzak çağrışımları pek kullanmamıştır. Gerçekçi mecazlarla yazmıştır. Bazı zamanlarda, bazı sembollere başvurmuştur.