Büyük balık küçük balığı yutar
Fiziki veya ekonomik açıdan güçlü olan insanlar, güçsüzleri ezme, onlara zulmetme eğilimindedir. İnsanoğlunun doğasında zalimlik de bulunmaktadır. Muhatabı güçsüz ve zayıf olduğu zaman onu kullanmak, ezmek ve himayesi altına almak ister.
İnsanlığın belki de ilk evrelerinden beri bu böyle süregelmiştir. Tarihte de büyük devletler, küçük devletlere veya topluluklara saldırmış, onların topraklarını, evlerini, barklarını almış ve onları vergi yolu ile ekonomik yönden de kendilerine bağlamışlardır. Bu durum sadece geçmişteki ilkel devletler tarafından gerçekleştirilmemiştir. Birinci Dünya Savaşının çıkmasının sebebi de bu sebepten başka bir şey değildir. O dönemin büyük ve güçlü devletleri, küçük devletlerin sahip oldukları yer altı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirmek, onları sömürgeleştirmek amacı ile türlü bahaneler bularak bu devletlere saldırmış, hem can hem de mal kayıplarına sebep olmuşlardır. Günümüzde de süper güç olarak adlandırılan güçlü devletlerin askeri yönden de güçsüz olan devletlerin iç işlerine müdahalede bulunmasının altında da bu yatar. Kendince onları korurmuş gibi davranarak onların kanını emme gayesi taşır.
Büyük balığın küçük balığı yutması ilkesinden zamanında Japonya da nasibini almıştı. Öyle ki iki şehrine atılan atam bombası büyük can ve mal kayıplarına sebep oldu. Yine güçlü olan bir devlet, o gün için güçsüz ve küçük olan bir devlete bu zulmü yapmıştı. Ancak Japonların uyanış harekatı pek de uzun sürmedi. Büyük balık küçük balığı yutar fikrinin doğruluğunu çabuk anladılar ve güçlenmek için var güçleri ile çalıştılar. Şu anda ise belki de dünyanın teknolojik açıdan, dolayısı ile ekonomik bakımdan en güçlü devletlerinden biri haline geldiler.
Madem büyük balık küçüğünü yutuyor, o zaman büyümek için çok çalışmak gerekir. Şayet bizler de ezilmek, baskı görmek, hor görülmek istemiyorsak üzerimize düşeni yapmalı, özverili bir şekilde çalışmalı ve kendimizi daha güçlü, daha büyük hale getirmeliyiz.