Ahmet Günbay Yıldız Kimdir Hayatı ve Kitapları

ÖZET
Hayatı Kısaca
1941 yılında Tokat’ın Kızılcaören köyünde gözlerini açan yazarın annesi Saniye Hanım iken babası Haydar Bey’dir. 10 yaşına kadar köyünde öğrenim gören ve eğlenceli vakitler geçiren yazarın asıl serüveni ise babasının işi dolayısıyla taşındıkları Ankara’da başladı. Burada şiire ilgi duyan yazar süratle şiirler yazmaya başladı ve şiire olan aşkı gittikçe edebiyatın tüm dallarına yayıldı. Gazete ve dergilerde yayınlanan makale ve öykülerinde net bir başarı kazanamasa da  romanları ile büyük bir yükseliş yakaladı ve roman türünde eserler vermeye başladı.
Eserleri (Kitapları/Romanları)
Özellikle Yanık Buğdaylar, Figan ve Çiçekler Susayınca romanları halk tarafından en çok sevilen ve bilinen romanlarındandır. Roman türünde kırktan fazla eseri bulunan yazarın Al Yüreğim Senin Olsun, Gelirim, Bahçemdeki Hazan, Gün Solar Akşamın Mateminden, Efkar Vakti, Gül ve Hüzün adlarındaki şiirlerinde ise genel bir karamsarlık hakim. Türkiye Yazarlar Kurulu’nun kurucu üyesi olan yazar aynı zamanda kendi kitaplarının da basıldığı Timaş Yayınları’nın da kurucusudur. Almanya Türklerinin çok sevdiği Ahmet Günbay Yıldız yurtdışında büyük bir kitleye sahiptir.
UZUN
Ayrıntılı Hayatı ve Edebi Kişiliği
Yazarın dünyaya geldiği Kızılcaören köyü tam bir doğa harikasıdır. Yayla görünümüne sahip olan bu güzel köyde hayatının ilk on yılını geçiren yazar eserlerinde de köyüne benzer mekanlar seçmiştir. Toprağının pek bereketli olmadığını söyleyebileceğimiz bu köyün erkekleri evine ekmek getirebilmek için hep gurbette çalışmak zorunda kalmıştır. Yazarın babası Haydar Bey de Ankara’da alın teri dökmekteyken yazar 10 yaşına geldiğinde babasının yanına yollanmıştır. Babası tek başına yaşarken amcasının evinde kalan yazar eserlerinde sık sık fakirliği ve gurbette yaşamı ele almıştır. Beşinci sınıftaki öğrenimine Ankara Kalaba İlkokulu’nda başlayan yazar çevresi ve öğretmeni tarafından köylü olduğu için dışlanmıştır. Diğer öğretmenlerin de yardımıyla hayatındaki zorlukları aşmak için kolları sıvayan yazar kendini hızla yenilemiş, bu yenileme sürecinde ise hayatını değiştirecek olan şiir tutkusuna kapılmıştır. Anne özlemi ve gurbet yaşantısı içinde kavrulurken bu iki dramatik konuda şiirler yazmaya başlayan yazarın edebiyat hayatı da böylece başlamıştır. Hüseyin Güllüoğlu Ortaokulu’nun ardından Yenimahalle Lisesi’nde öğrenimine devam eden yazar boş vakitlerinde kese kağıdı satarak ailesinin geçim sıkıntılarına ortak olurken yazarın edebiyat aşkı da her geçen gün artarak devam etmiştir. Edebi hayatındaki dönüm noktası olan Menderes’in uçağının düşmesi hakkında yazdığı şiir binlerce kişi tarafından alınıp okunurken Yeşilçam’da çok izlenen film senaryolarına da imza atan yazar böylece edebiyatın her dalında eserler vermeye devam etmiştir. 1963 yılında askerliğe giden yazar burada “Yanık Buğdaylar” ve “Çiçekler Susayınca” romanlarını kaleme alır. Çiçekler Susayınca romanı Yeni Asya Gazetesinde, Yanık Buğdaylar ise Milli Gazetede tefrika edilir ve yazar ülke çapında tanınan biri olur. Ardı ardına yayınladığı romanlarında genel olarak fakirliği, gurbet yaşamını, millet tarafından giderek unutulan maneviyatı, şehitlik mertebesini, madde bağımlılığını ve ahlaki çöküntüyü hedef alarak bu konularda bir ders vermek amacını taşır.

Yorum yapın